Günümüzde çok sorulan sorulardan bir tanesi de, zekatın nerelere verilip nerelere verilemeyeceğidir.
Tevbe suresinin 60. Ayetinde zekat verilecek sekiz kısım yer sayılmıştır. Bu sayılanların haricine zekat verilemez:
“Sadakalar (zekat) Allah’dan bir farz olarak ancak (dilenmeyen) fakirlere, yoksullara, onu toplamakla görevlendirilenlere (zekat memurlarına), kalpleri (İslam’a) alıştırılmak istenenlere, kölelere, borçlulara, Allah yolundakilere ve (malından uzak düşmüş) yolculara mahsustur. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” *
Camilere, derneklere, vakıflara, tarikat yada yardım kuruluşları gibi mahiyeti ne olursa olsun binalara, yapılara zekat verilemez.
Kuruluş amaçları insanî yardımlaşma ve dayanışma bile olsa, o kuruluşlara zekat verilmez.
Hatta okul, medrese, külliye, han, hamam, köprü, çeşme yapımında da zekat kullanılamaz.
Bu tür hayır kuruluşları ve sadaka-i câriyeler, zekat dışındaki tasadduklarla inşâ edilir.
Bunun gerekçeleri ise; öncelikle Rabbimiz Kur’an’da zekat verilebilecek yerleri sekiz ana başlıkta belirtmiştir. O sayılanlar içinde, binalar bulunmamaktadır.
İkinci husus, zekatın fakirlerin hakkı olmasıdır.
Peygamberimiz aleyhisselâm:
“Zekatı zenginlerden alıp fakirlere vermekle emrolundum” * buyurmuştur.
Üçüncü husus da, zekatta temlik şarttır.
Yani zekat veren kimsenin, verdiği kimseye zekat olarak verdiği şeyin mülkiyetini devretmesidir.
Cami, dernek yada vakıflar mala ve paraya malik olamazlar.
Nitekim zekatın mülkiyet şartından dolayı zekat, fakir ölülerin tekfin ve teçhizinde, onların borçlarının ödenmesinde kullanılamaz; zira ölüler mala malik olamazlar.
Bu kısa açıklamalardan sonra; önemli bir çarpıklığa dikkat çekmek istiyoruz.
Günümüzde maalesef bazı kimseler yada bazı gruplar fakir-fukaranın hakkı olan zekatı cami yapımında kullanmaktadırlar.
Bu harcama zekat yerine geçmediği gibi, hayır kurumlarının yapımı yada geliştirilmesi, ihtiyaçlarının karşılanması maksadıyla verilen paralar; şayet meşru yerlere veriliyorsa zekat değil, tasadduk sayılır.
Gayr-i meşru yerlere sadaka verilmeyeceğini zaten Müslüman bilir.
Bazı dernek yada vakıflar ile İslam’a nispet edilen grup yada tarikatlarda da bu durumun farklı bir versiyonu mevcuttur. Bu sayılan müesseselerin yapım ve geliştirilmesine zekat verilemeyeceğini bildikleri için hileye başvurmaktadırlar.
Yaptıkları şey de şudur; herhangi bir grubun, dernek yada vakfın sempatizanı yada müdâvimi olan zengin bir kimse, güvendiği bir kimseyle baştan anlaşarak yani teslim aldığı parayı (emâneti) daha sonra malum bir dernek yada vakfa bağışlaması, infak etmesi şartıyla zekatını ona vermektedir. Danışıklı dövüş misali…
Böylece zekatın temlik yada temellük şartının gerçekleştiğini zannetmektedirler. Oysa bu, apaçık bir hiledir, sahteciliktir.
İhtiyaç sahiplerinin hakları gözetilmediği gibi, onların onurlarıyla da oynamaktır bu!
Zira haddizatında kendisi muhtaç olan bir fakir kendisine verilen zekat parasını normal şartlar altında gidip bir kuruluşa bağışlar mı?
Bağışlamak zorunda olduğu için bu anlaşmalı ve şartlı oyuna yani hileye alet olmaktadır.
İslamî emirlere teslim olmamak için, hilelere başvurup İslamî hükümleri bu tarz yöntemlerle kendi kitabına uydurmak haramdır.
Bu ciddi vakıaya dikkat çekmek istedik; zira fakir ve miskinin hakkı olan paraların binaların yalıtımına, ısınmasına, boyasına ve hizmetlere tahsis edilmesi, kişiyi zekat mesuliyetinden kurtarmaz.
Unutulmasın ki, zekat paraları ve malları âmme (toplum) menfaatine harcanamaz; zekatın harcanma yerleri bellidir.