29 Eylül 2024 , Pazar - 12 : 37

Sözlerinize Sâdık Olunuz!

Verdiğiniz sözleri tam vaktinde ve tam olarak yerine getiriniz; asla mazeretlerin ardına sığınmayınız.

 Sözlerinizi yapmamak için, sahte sığınaklar aramak yerine; yalancı durumuna düşmemek için çareler arayınız ve insanları asla mağdur etmeyiniz!

Mehmed Akif Ersoy’un sözünün eri bir insan olduğunu ve söz verdiği şeyi yerine getirmek için ölümden başka hiçbir şeyin onu engellemediğini; İstanbul Vaniköy’de oturan bir ahbabı ile öğleden bir saat önce buluşmak için sözleştiklerinde, o gün yağmurlu, fırtınalı bir gün olup her tarafı sel bastığı halde Mehmed Akif’in bin bir zorlukla sırılsıklam vaziyette söz verdiği yere vaktinde geldiğini, fakat arkadaşının gelmemesi üzerine çekip gittiğini…

Ertesi gün, özür dilemek için gelen arkadaşını dinlemeyip:

“Bir söz ya ölüm veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir” diyerek, tam altı ay o arkadaşıyla konuşmadığını; biliyor muydunuz? *

“Yağmur yağdı, rüzgar esti, işim vardı, eşim geldi, aşım taştı, uğraşım çıktı” diye bin bir mazeretle verilen sözleri yerine getirmemek, en büyük günahtır. Hem yalan hem de ahde vefasızlıktır. Böyle yapanlara güvenilmez, ipleriyle kuyuya inilmez, yola çıkılmaz, şahitliklerine itibar edilmez, bir söz verseler ya da vaatte bulunsalar itimat edilmez. Zira yalan söylüyorlar ve yapmayacakları sözleri veriyorlar ve söz verince de ne pahasına olursa olsun yapmıyorlar. Mehmed Akif de “yağmur yağdı” bahanesiyle rahatını bozmak yerine sözünü bozan yakın arkadaşının bir gün sonra özrünü bile dinlemiyor ve ona ders vermek maksadıyla altı ay boyunca ona mesafe koyuyor. Buradaki “küsmek” tabiri meşru olmayan “ilişkiyi kesmek” şeklinde değil, samimiyeti dondurmak ve o kişiye, Allah için, hatasını göstermek maksadıyla, meşru sebeplere başvurmak şeklindedir.

Sözünü tutmayan bu kişinin kafa yapısında, günümüzde binlerce Müslüman bulunmaktadır. Aynı şartlar altında sizin de tanıdığınız pek çok kişi, aynı o adam gibi davranır değil mi? Biraz daha insaflı olalım ve içe dönük olarak düşünelim; acaba biz de mi aynı şekilde hareket edeceklerdeniz? Oysa verilen sözü tam zamanında yapmalı asla mazeret ve bahane uydurmamalıdır.

Mehmed Akif, arkadaşının bu büyük hatasından dolayı samimiyetini dondurup, ona altı ay boyunca ders vermek istemiş, ya bize ne demeli?

Günümüzde sözlerini tam ve eksiksiz olarak, zamanında ve en güzel şekilde yapmayanlara altı ay mesafe koysak, piyasada samimiyeti hak eden arkadaş, ahbap ve kardeş kalır mı dersiniz? Peki piyasada kim var? Biz… Söz verip yapmayan insanlar… Bir şey dediğinde, keyfi dolmadan harekete geçmeyenler… Bir söz vardır; ağanın keyfi doluncaya kadar marabanın canı çıkarmış!

Rabbim bizleri yalandan, ahde vefasızlıktan, emanete ihanet gibi münafıkların amellerinden muhafaza kılsın.

Unutmamak gerekir ki, cennete ancak sadıklar girecektir. Müslüman ise asla yalan söylememelidirler. Hele ki cahiller ve çocuklar gibi sürekli bahane uydurup durmamalıdırlar. Sorumsuz davranıp bahane uydurmak, suçun bir itirafıdır! Bahane, insanı temize çıkarmaz ancak suçu artırır. Bahanecilik yapmamak erdemli insanların sıfatıdır.

İslam tarihine bakacak olursak; Tebük savaşından geri kalan Ka’b bin Malik ve arkadaşları Peygamberimizin huzurunda hiçbir özür ve bahane uydurmadıkları halde kalbinde nifak bulunanlarla, imanı zayıf olanlar binlerce bahane ürettiler. Allah, Ka’b ve arkadaşlarını affetti ama bahanecileri bağışlamadı. Maalesef ki bugün, “Müslümanım” diyenlerin çoğu Tebük seferinden geri kalan bahanecilerin davranış şeklini sergilemektedirler.

Rabbimiz, ”Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” * buyurmaktadır.

Peygamber Efendimiz de; “Doğruluk insanı iyiliğe yöneltir. Hayırlı işler de cennete kılavuzluk eder. Bir kimse, doğruluğu prensip edinirse sıddîk (çok dürüst) olur. Yalancılık da insanı kötülüğe ve fücura sürükler. Kötülük de cehenneme götürür. Bir kimse, yalancılığı prensip edinirse Allah katında kezzâb (yalancı) defterine yazılır” * buyurmuştur.

Verdiğiniz sözü mutlaka tutunuz, tutamayacağınız sözü asla vermeyiniz.

İnsanî ve sosyal ilişkilerinizde “İnşâallah” diye karşılık verdiğiniz şeyler, normal şartlarda mutlaka yapmayı taahhüt ettiğiniz durumlardır; unutmayınız!

“En kısa zamanda yaparım, gelirim” şeklindeki sözlerinizin gerçekleşme vakti, imkan bulduğunuz ilk vakittir.

Şahsıma karşı verilen sözlerin yerine gelmemesinden, tam yada zamanında yapılmamasından dolayı -pek çoğunuz gibi- maalesef ki ben de, çok kereler mağdur olmuşumdur. Ama inşâallah biz, insanlara söz verip de yapmayarak kimseyi mağdur etmeyelim.

Özü, sözü bir; dürüst, güvenilir, mert, cesur ve vakur Müslümanlardan olmamız duasıyla.

Hakkında Yusuf Semmak

Araştırmacı, Yazar

BUNA'DA BAK!

Kur'an-ı Kerim Değiştirilmiş Olabilirmi, Diyenlere Cevap

KUR’AN-I KERİM DEĞİŞTİRİLMİŞ OLABİLİR Mİ, DİYENLERE CEVAP!

Günümüzde bu türden hezeyanlar maalesef ki, artmıştır. Kur’an hakkında böyle bir soruyla fikir jimnastiği olur …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir